İstanbul’un yaratıcı gücü, sanatla, tasarımla ve moda ile şekillenen Underdogs of Istanbul kolektifiyle bir kez daha hayat buluyor. Özgün dili ve yenilikçi yaklaşımıyla, bu kolektif, genç tasarımcılar ve sanatçılardan oluşan dinamik bir platform sunuyor. Moda dünyasında alışılmadık sınırları zorlayan ve sadece giyilebilir değil, aynı zamanda sosyal mesajlar taşıyan tasarımlar üreten bu kolektif, farklı disiplinlerle yaptığı iş birlikleriyle de kendine özgü bir alan yaratıyor.
Underdogs of Istanbul’un temel felsefesi, bireyselliğin ötesine geçmek ve ortak fikirlerle nitelikli projeler geliştirmek. Kolektif, her bir tasarımcının kendi tarzını ve felsefesini özgürce ifade edebilmesine olanak tanıyor, ancak aynı zamanda bu farklılıkların birleşiminden ortaya çıkan yaratıcı sinerjiye de büyük bir değer veriyor.
Buyrun sohbete!
- Underdogs of Istanbul’un yaratıcı ekibi olarak, her birinizin tasarım felsefesi birbirinden çok farklı. Bu farklılıklar kolektif içinde nasıl bir yaratıcı sinerji oluşturuyor? Birbirinizin tarzlarından nasıl besleniyorsunuz?
Underdogs of Istanbul olarak, yaratıcı süreçlerimizde yapıcı eleştirilerle birbirimizi
geliştirmeye ve desteklemeye büyük önem veriyoruz. Her birimizin tasarım felsefesinin
farklı olması, kolektif içinde daha dinamik ve yaratıcı bir atmosfer oluşmasını sağlıyor.
Farklılıklarımızı tek bir noktaya çekmek yerine, her bireyin kendine özgü tarzını
yorumlarla besleyerek çok yönlü ve çeşitli işler üretmeye odaklanıyoruz. Bu sayede
kolektif içinde güçlü bir sinerji yakalıyor ve birlikte daha özgün projeler
gerçekleştiriyoruz.
- Kolektif olarak iş yapmanın, geleneksel bir moda markası yönetmeye kıyasla getirdiği en büyük zorluklar neler? Bu zorlukları aşmak için kolektif bir güç olarak nasıl bir strateji izliyorsunuz?
Kolektif olarak çalışmanın, geleneksel bir moda markası yönetmeye kıyasla en büyük
zorluğu, belirli sezonlara odaklanmak yerine kendi sistemimizi baştan sona kendimizin
yaratıyor olması. Bizi belirli kalıplara sokan ticari beklentiler yerine, sürekli yeni şeyler
denemeye kendimizi teşvik ediyoruz. Başka referansları takip etmektense kendi
yolumuzu çizmek, zaman zaman belirsizlikler getirse de, özgünlüğümüzü ve yenilikçi
yaklaşımımızı korumamızı sağlıyor.
- Modayı sadece ‘giyilebilir’ bir şey olarak değil, aynı zamanda bir iletişim aracı olarak görüyorsunuz. Tasarımlarınızda en çok vermek istediğiniz mesaj nedir? Bu mesajı nasıl iletmeyi başarıyorsunuz?
Tasarım dilimizi ve moda anlayışımızı tarif ederken bunu bir ürün, koleksiyon ya da
giyilebilirlik gibi tek kelimelik cevaplarla tanımlamayı yeterli bulmuyoruz. Her proje
kendine özgün ilham kaynağını, alt metnini ve estetik elementlerini taşıyor bu sebeple de pek çok farklı mesajı farklı kanallarla iletebilme şansımız oluyor.
- Yaratıcı bir süreçte ilham kaynağınız her zaman sabit bir şey mi yoksa her projeyle birlikte değişiyor mu? Şu anda sizi en çok besleyen şey nedir?
Genç tasarımcılar olarak, ilham kaynaklarımızı sabit tutmak yerine her şeyden
beslenmeye çalışıyoruz. Kendi bireysel ilgi alanlarımız ve ilham noktalarımız olsa da,
tasarım sürecinde içinde bulunduğumuz dönemin güncel dinamiklerini ele alarak bir
sentez yaratmayı hedefliyoruz. Bu yaklaşım, ilham kaynaklarımızın sürekli dönüşmesine
ve gelişmesine olanak tanıyor. Her yeni projede farklı perspektifler keşfetmek, yaratıcı
sürecimizi daha da zenginleştiriyor.
- Sizin için sınırları zorlamak ne anlama geliyor? Bir tasarımı ‘sınırları zorlayan’ hale getiren şey nedir ve bunu nasıl başarıyorsunuz?
Moda sektöründe var olan bir sistemin içine dahil olup orada yer edinmeye
çalışmaktansa kolektif olarak sıfırdan, yeni bir sistem kurmaya çalışmak ve bunu
sürdürmeye devam etmek zaten konfor alanımızın dışında düşünmemizi gerektiren bir
süreç. Bu kadar kutunun dışında düşünmeyi ilke edinmişken haliyle materyal, alt metin
ve sunum gibi konularda da kalıpların ötesinde düşünmek onu sınırları zorlar hale
getiriyor.
- Teknoloji ve yapay zekanın moda dünyasında giderek daha fazla yer bulması, size nasıl bir yaratıcı özgürlük sağlıyor? Geleneksel tekniklerle teknoloji arasındaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz?
Günümüzde teknolojinin getirdiği imkanları kullanmak projelerde oldukça katkı
sağlayabilen bir avantaj ancak bu araçları tasarımcı olarak verimli ve nitelikli
kullanmak için geleneksel eğitimimizin, deneyimlerimizin kritik rol oynadığını
düşünüyoruz. Yapay zeka ve teknolojinin getirdiği kolaylıkları sürecimize adapte
ederken kendi tasarım dilimizi kaybetmeden, etik işler çıkarmayı önemli buluyoruz.
- Sosyal mesajlar ve toplumsal temalar sizin için tasarımlarınızın merkezinde yer alıyor. Peki, bu mesajları izleyiciye yansıtmak ne kadar zorlayıcı oluyor? Toplumun, moda yoluyla vermek istediğiniz mesajları anlamasını sağlamak için ne tür stratejiler kullanıyorsunuz?
Yaptığımız projelerin mesajlarını sadece alt metinde iletmek yerine, süreç boyunca şeffaf ve interaktif bir şekilde ilerlemeye özen gösteriyoruz. Re-making of Fashion projemiz, bu yaklaşımımızın güzel bir örneğidir. Projeyi bitmiş ürünlerle sergilemek yerine, sürecin her aşamasını inceleyebilecekleri bir atölye şeklinde tasarladık. Bu strateji ile ziyaretçiler, sadece nihai ürünü değil, aynı zamanda işlediğimiz tema ve alt başlıklar gibi elementleri de deneyimleme şansı buluyor.
-
Bir kolektifin içinde çalışmak, kişisel yaratıcı alanı daraltabilir mi, yoksa daha
özgürleştirici bir deneyim mi sunuyor? Bir kolektif olarak çalışmanın en özgün yanı nedir?
Kolektif anlayışımız, özünde ortak bir kreatif payda oluşturmaya dayanıyor; ancak
bunun bireysel yaratıcı alanımızı kısıtlamayacağı bir denge oluşturmaya özen
gösteriyoruz. Bazı projelerimizde ekibin tamamı katılım sağlıyor olsa da bazı zamanlar
ekipten sadece iki veya üç kişinin ilerlettiği ve kişisel yaratıcı alanların öne çıktığı
projeler üretmekten de çekinmiyoruz.
- İstanbul’un sokak kültürü ve subkültürleri tasarımlarınıza nasıl ilham veriyor? Bu dinamik ve çok katmanlı şehirde tasarımlarınızın nasıl bir ‘yerel’ dokusu var?
Kolektif olarak İstanbul tasarım anlayışımızda aktif olarak rol alan bir etken, öyle ki hepimiz bireysel tasarım yolculuğumuza bu şehirde başladık ve kendimizi geliştirirken
de şehre ait farklı kültürler tasarım dilimize entegre oldu. Kimimiz için bu daha underground ve subkültür öğeleriyken kimimiz için daha tarihsel ve mimari dokusu olarak tasarımlarımıza ilham veriyor.
- Bir tasarım sürecinde en çok hangi duygularla hareket ediyorsunuz? Duyguların tasarım sürecindeki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Aslında bizim için her proje ilk başta bir fikrin ya da ilham kaynağının sebep olduğu
heyecan ve heves ile başlıyor. Bu heyecan da projenin daha teknik ve uygulama
gerektiren kısımlarında verimli olmamızı sağlıyor. Herkesin daha bireysel ve farklı
motivasyonları olsa da hepimiz yeni bir şey üretme heyecanını ortak olarak
hissediyoruz. Bizce bu heyecan, üretme azmi ve bilinçli üretmeyi gerektiren sorumluluk
hissi tasarım sürecinde yer alan baskın duygular diyebiliriz.
-
Toplumsal değişim yaratmayı amaçladığınızı söylüyorsunuz, ancak toplumu
dönüştürmenin modanın sınırları içinde nasıl mümkün olduğunu düşünüyorsunuz? Sizin için modanın toplumsal bir güç olma potansiyeli nedir?
Günümüzde insanların trendler doğrultusunda ne kadar hızlı harekete geçtiğini ve fast
fashion kavramının tüketim kültürünün alt başlığı olduğunu göz önüne aldığımızda
zaten modanın toplumsal bir güç olduğunu anlıyoruz. Böyle etkili bir aracı doğru
yönlendirebilmenin toplumsal değişimi sağlamada en etkili yol olacağını düşünüyoruz.
- Modanın geleceği hakkında düşündüğünüzde, sizce daha sürdürülebilir ve etik bir endüstri nasıl şekillenecek? Kendi işlerinize bu vizyonu nasıl entegre ediyorsunuz?
Böyle bir şekillenmenin başlangıcı ve yükselişinin ancak bu soruların yalnızca değişimi
talep edip, bunun doğrultusunda hareket eden kişilere değil, seri üretimi yapan üretici
ve bunu tüketen tüketiciye de sorulması halinde gerçekleşebileceğini düşünüyoruz.
Endüstri ve tüketici kendini bu konuda sorgulamaya başladığı zaman geleceğin daha
yaşanabilir olacağını kabul ederek kendi projelerimizde de bunu tetikleyecek bir döngü,
bir hikaye ve bir süreç aktarmaya çalışıyoruz.
-
Başarıyı bir kolektif olarak tanımladığınızda, yalnızca ticari anlamda mı
değerlendiriyorsunuz? Yoksa daha derin, sanatsal bir başarıya ulaşmak sizin için ne ifade ediyor?
Yaptığımız işlerde önceliğimizi proje gereği üzerimize düşen sorumluluk ve iş gücünü
başarılı bir şekilde tamamlamak üzerine kuruyoruz. Ön araştırma, tasarım, üretim ve
sunum gibi aşamaları içeren bu süreci ne kadar doğru ilerletip sonuca ulaştırırsak bizim
için başarı tanımına o kadar yaklaşmış oluyoruz. Öyle ki bu durumda zaten proje kendi
ivmesini kazanarak gerek ticari gerek popüler anlamda başarıyı yakalıyor.
Underdogs of Istanbul olarak, önümüzdeki projelerde yeni konuları ve farklı materyalleri
ele alarak bizimle benzer fikirlere sahip sanatçılar, tasarımcılar ve topluluklarla tanışmayı
ve birlikte çalışmayı hedefliyoruz.
Underdogs of Istanbul, sadece tasarım dünyasında değil, aynı zamanda toplumsal mesajları ve yaratıcı işbirlikleriyle de önemli bir değişim yaratmayı hedefliyor. Her projede, estetiği ve anlamı birleştirerek, izleyicilerine derinlemesine bir deneyim sunuyorlar. Bu kolektif, yalnızca moda dünyasında değil, toplumsal bilinç ve sosyal değişim adına da bir devrim yaratmaya kararlı.
Gelecekteki projelerinde yeni konular ve farklı materyallerle çalışma hedefiyle, benzer fikirlere sahip sanatçılar ve topluluklarla bir araya gelmeyi amaçlıyorlar. Fakat Underdogs of Istanbul’un en belirgin özelliği, yarattıkları işlerle izleyiciyi yalnızca gözle değil, ruhsal olarak da etkilemeleridir. Her tasarım, bir fikir, bir duygu, bir çağrıdır.
Bu yaratıcı kolektif, sadece tasarımlarıyla değil, aynı zamanda izleyiciye sundukları deneyimle de farklılaşıyor. Şeffaflık, interaktif süreçler ve özgün bakış açılarıyla, modanın sınırlarını zorlamaya devam ediyorlar. Ve bu süreçte, toplumu düşündürmeye, harekete geçirmeye ve en önemlisi cesaretlendirmeye devam ediyorlar.
Eğer siz de yaratıcı özgürlük, toplumsal değişim ve modanın gerçek gücüne inanıyorsanız, Underdogs of Istanbul’un dünyasına adım atmak için henüz çok geç değil. Birlikte yeni sınırları keşfetmek ve devrim yaratmak için, bu yaratıcı kolektifin yolculuğuna katılmaya hazır olun!
Özel Teşekkür
Bu röportajın ilhamı, Vitruta Space ve Sinem Çelik’in işbirliğiyle hayata geçen "Re-Making of Fashion" projesi sayesinde ortaya çıkmıştır. 10-15 Aralık 2024 tarihleri arasında Vitruta Space’te canlı olarak gözlemlenebilen ileri dönüşüm deneyimi ve atölye çalışmaları, bize sadece sürdürülebilir tasarım anlayışını değil, aynı zamanda farklı bakış açılarını ve yaratıcı süreçleri de keşfetme fırsatı sundu.
Sinem Çelik, bu projeyi hayata geçirerek, hem sanatçılara hem de tasarımcılara yaratıcı süreçlerini ve projelerini sunma fırsatı tanımış ve Vitruta Space bu alanda bir platform olarak önemli bir rol oynamıştır. Vitruta Space, sürdürülebilirlik ve yaratıcı işbirliklerinin büyüleyici bir örneğini sunarak, Underdogs of Istanbul’un keşfini mümkün kıldı.
Vitruta Space’e ve Sinem Çelik’e, bu ilham verici projeye ve bizim gibi yaratıcı kolektiflere sundukları destek için içten teşekkürlerimizi sunarız. Bu sayede, tasarımın ve sanatın gücünü daha geniş kitlelere ulaştırma fırsatı bulduk, teşekkür ederiz.
Bir yorum bırak