Berlin’e taşındıktan sonra seramik çalışmalarını nasıl şekillendirdin? Şehir ve atölye ortamı sana nasıl ilham verdi?
Berlin’e taşındıktan sonra bolca seramik stüdyosu ve üretici gezmeye çalıştım. Bir süre sonra üretim yapabilmek için bir atölye buldum ve yaklaşık 4 aydır üye olduğum bu atölyede üretim yapmaya devam ediyorum. Kalıp sistemi Berlin’de çok yaygın değil, bende bir süredir yaratıcılığımı arttırmak için ne yapabilirim diye düşünürken atölyede elle şekillendirme yaparak üretim yapmaya başladım. Elle ürettiğim ürünlerden bir koleksiyon hazırlıyorum şu sıralar.
Atölye ortamında bir çok insan beraber çalışıyor ve harika işler çıkıyor, aynı ortamın içinde herkes birbirini besliyor aslında, ilhamlanıyorsunuz. Aslında Lykke’nin şu zamana kadar oluşan çizgisinin biraz dışına çıkardı beni burası ve bu bana çok iyi geldi, elimle bir şeyler ürettikçe çok daha iyi hissettiğimi fark ettim çünkü çamura yaratıcılığınızı daha fazla katıyorsunuz.
Berlin’de seramik çalışmalarını yürüttüğün bu üyelik sistemli atölye nasıl bir yer? Bu sistem sana nasıl olanaklar sağlıyor?
Burası Kreuzberg’te bulunan ‘Peace Out Paradise’ adında kocaman bir atölye. Aylık üyelik sistemleri mevcut, bu sisteme atölyenin içinde bulunan seramik çamuru, tüm araç gereçler, boyalar & sır boyalar dahil. Fırın servisleri de mevcut, üretilen her şeyi sizin için pişiriyorlar. Size ise gelip belirli günlerde bu alanda özgürce üretiyorsunuz.
İçeride ‘Lykke Ceramic’ gibi kendi markası olan sanatçılardan tutun da seramik eğitimi alan veya sadece sevdiklerine hediye etmek için üretmeye gelen birçok kişi mevcut.
Ayrıca bu sistemin sunduğu bir çok şey oluyor, Berlin’de yaşayan insanların yaklaşık üçte birinin göç hikayesi taşıdığını düşünürsek bir çok ülkeden seramiğe ilgi duyan kişilerle bir arada olduğunuz için onlarla tanışma fırsatınız oluyor. Onun dışında atölye, dönem dönem seramik market etkinlikleri düzenliyor ve ürettiklerinizi başka insanlarla buluşturmanız ve satış yapabilmeniz için size alan açıyor. Bir çok üretici bir arada çalıştığı için de bol bol ilhamlanıyorsunuz. İçeride ürettiklerinizi profesyonel ışıkta çekebileceğiniz bir alan bile mevcut ve geri dönüşüme çok önem veriyorlar. Hiç bir çamur çöpe gitmiyor, arta kalan tüm çamurları küçük bir işlemden geçirip tekrar üretime katıyorlar. Kısacası Berlin’de atölye açma hedefiniz varsa zaman kaybetmeden üretim yapabileceğiniz bir stüdyo burası.
Seramik üretiminde Berlin’de karşılaştığın en büyük farklılıklar neler? Berlin’de seramiğe olan ilgi ve pazarın Türkiye’dekinden farkları neler?
Ben Lykke Ceramic’i 2019’da kurdum ve ağırlıklı olarak sofra ürünleri üretiyordum. Türkiye’de genelde kalıp tekniği ile üretim yaptım. Berlin’e taşındıktan sonra bir çok seramik atölyesi ve üretici gezdiğimde farkettim ki buradaki çoğu marka sahipleri elle şekillendirerek ve torna kullanarak üretim yapıyor. Bunun sebebi de aslında daha özgün ürünlerin öne çıkmasına verdikleri önemden kaynaklanıyor. Şöyle düşünebiliriz; bir çamur parçasını 100 kişiye verseniz ve bir vazo yapmasını isteseniz hiç bir vazo diğerine benzemez, her elin üretimi insan kadar özgün ve tek. Biraz bunu amaçlıyorlar aslında; özgün ürünlerin açığa çıkması.
Bunun dışında gördüğüm diğer bir farklılık dünyanın her yerinde gördüğümüz üretim çılgınlığı içerisinde insanları yavaş üretime sevk etmeye böylelikle daha yavaş bir tempoda çalışırken üretkenliği ve memnuniyeti arttırmayı önemsiyorlar. Bazen hayatın içinde oradan oraya koştururken yavaşlamamız gerektiğini unutuyoruz, o yüzden aslında işin bu tarafını farketmek kendimi de sorgulamama sebep oldu. Hele ki senelerdir İstanbul’da yaşadıktan sonra nasıl bir çılgınlığın içinde var olmaya çalıştığını fark ediyor insan. Yavaşlamak gerekiyor.
Berlin’de genel olarak seramiğe olan ilgi oldukça yüksek, küçük işletmeleri desteklemek için bir çok etkinlik düzenleniyor. Her hafta özellikle Pazar günleri yaz/kış düzenli olarak çok cüzi ücretlere stant açıp markanızı tanıtabileceğiniz etkinlikler düzenleniyor hatta bazıları da oldukça popüler ve turistlerin de radarında.
Berlin’de seni en çok etkileyen ve yaratıcılığını besleyen yerler hangileri?
Doğa bana her zaman çok ilham veriyor. Berlin’de doğa ile iç içe olan yerlere sık sık uğrayıp zaman geçirmeye özen gösteriyorum. Urbanhafen, Treptower Park, Volkspark ve Tiergarten’ı çok seviyorum. Mauerpark’ta her Pazar gerçekleşen açık marketi de atlamayayım, çok güzel markalarla tanışma fırsatınız oluyor.
Bunun dışında Berlin zaten sanatın her alanından çok fazla insanın yaşadığı bir şehir, ilgimi çeken sergilere, müzelere, etkinliklere gitmeye çalışıyorum. Sokaklar bile size ilham olabiliyor.
Moritzplatz’daki Modulor mağazası da kendimi çok iyi hissettiğim mekanlardan. İçeride sanata dair her şey mevcut.
Çok sevdiğim birkaç cafe önerisinde de bulunmak isterim; Albatross Bakery, Sofi, Frea Bakery ve Distrikt Coffe’de karşılaşabiliriz:)
Markanın Berlin’deki yolculuğu ve ilerideki planları neler?
Şu an Berlin’de konsept dükkanlardan biriyle anlaştık ve bir satış noktamız mevcut. Berlin’deki Pist Life Store’da ürünlerimizi bulabilirsiniz. Markamı burada da tanıtmak ve büyütmek için bu tarz satış noktalarını arttırmak istiyorum.
Ayrıca markaya aşina olanlar biliyordur, Lykke Ceramic’in 2019’dan beri oturmuş bir tarzı mevcut ve bunu Berlin’de de devam ettirmeyi çok istiyorum çünkü Lykke’yi seven takipçilerimizden sıklıkla talepler alıyoruz. Şu sıralar kalıpla üretimi burada tekrar sağlayabilmek için araştırma geliştirme ve bir sistem kurma sürecindeyim.
Son olarak elle üretmek beni çok beslediği için Lykke’ye ‘handmade’ bir koleksiyon ekleyeceğim. Yakında satışa çıkacaklar. Hedefim ürünlerimi dünyanın pek çok noktasına gönderebilmek. Umarım pandemiden beri büyüttüğüm markama verdiğim emeklerimin karşılığını burada da alabilirim. Her yolculuk çok güzel şeyler öğretiyor ve katıyor insana. Bende markamın Berlin süreci için çok heyecanlıyım.
Bir yorum bırak