- Öncelikle seni tanımak istiyoruz, bize biraz kendinden bahsedebilir misin?
Ben Sinem Çelik, ’79 Adana doğumluyum. 10 yaşında Derin isminde çok tatlı bir kızım var. :)
Kimya Mühendisiyim, ancak profesyonel iş hayatım tekstil ve moda alanında satış pazarlama ekseninde geçti. 3,5 senedir ise kendi kurduğum platform BluProjects kanalı ile, sürdürülebilir moda ve yaşama dair faydalı projeler geliştirmeye, eğitimler vermeye ve çevreye duyarlılık kavramını yaymaya çalışıyorum. BluCeramics markam ve seramik yolculuğum da hayatımın önemli bir parçası tabii…
- Bluceramics’in hikayesi nasıl başladı? Seramik yapmayı nasıl öğrendin ve kendini geliştirdin?
Seramiğe ilgim bir yerde kahve içerken aniden bardağa aşık olmamla başladı aslında. Touline Ceramics olduğunu sonradan öğrendiğim mavi bir bardak. Bardağa bayılmakla kalmayıp, yapılışını öğrenme ve deneme isteği yükseldi. Burası ilginç çünkü hiç tarzım olmamasına rağmen, Tülin’e ulaşıp ‘ders verir misiniz’ diye sordum, hatta ısrarımla yordum biraz onu. Başka bir kurs arayışı aklımın ucundan geçmedi çünkü ben genel anlamıyla seramiği değil, o tarzı merak etmiştim. Nitekim, ısrarlarım ve sabrım bir işe yaradı; Tülin’in atölyesinde öğrenci olma şansını yakaladım. Kendisine çok minnet doluyum, çünkü bildiklerini cömertçe paylaşmasının ve yaklaşımının, bu alanda az da olsa yol almamda yeri çok büyüktür… Sadece çamuru sırları tekniği değil, sabrın ve sonuç kadar sürecin değerini de öğretmiştir bana. Uzun aylar atölyesine koşarak gidip saatlerce kendimi kaybederek hevesle çalıştım, denedim, yanıldım, öğrendim… Bu tutku o kadar büyüdü ki, sonrasında fırın ve malzemeler alarak, evimin bir köşesini atölyeye dönüştürdüm. BluCeramics markasını ise sadece seramik yolculuğumu paylaşmak amacıyla kurmuştum aslında, ticari bir beklenti ile değil… Zaman içinde ilgi gördü ve el emeğinden anlayan değer veren güzel insanlarla paylaşmaya da başladım. Hala satmak değil paylaşmak diyebiliyorum.
- Üretmek sana ne hissettiriyor? Üretim felsefen nedir?
Seramik benim hayattaki yavaşlama alanım ve büyük bir tutku aşk var ortada. Hala çamurla başlayıp ürüne dönüşüm sürecinin mucizesinden etkilenip, hayran kalıyorum. Hızlı sabırsız sonuç odaklı bir karakter olarak, dengeye dair birçok şey kattı bana.
Üretimi genelde bir keşif olarak tanımlıyorum ve sürekli bir öğrenme hali.
Bana gerçekten çok farklı hissettiriyor çamur; zamanı unuttuğum, tümüyle an’da kalabildiğim nadir tecrübeler yaşatıyor.
- Üretim süreci nasıl gerçekleşiyor? Hangi malzemeleri kullanıyorsun? Atölyede bir günün nasıl geçiyor? Sana destek olan bir ekibin var mı yoksa tüm süreçlerle kendin mi ilgileniyorsun?
Ben yalnız çalışıyorum, bir ekibim veya destek aldığım kimse yok. Döküm ve elde şekillendirme ile ürün yapıyorum. Birçok deneme yaptığım için çok farklı çamur ve sırlar kullanıyorum. Süreç oldukça meşakkatli, çamurla başlayıp şekillendirme, kurutma, trim/düzeltme, ilk pişirim (ki 1000 derecelerde 20 saat kadar…) sonra yine düzeltme, sırlama (boyama) sonrası sır fırını (yine 1000 küsür derecelerde 20 saat kadar) ile sonlanıyor. Ben çok yavaş ve canım istediğinde çalışıyorum, bazen tek bir ürün 1 ay sürebiliyor; bazen de aylarca uğraştığım ürünler son aşamada fırından kırık çıkabiliyor. Akışı olan ve uzun bir süreç gerçekten.
Son dönemde çamurla oynamak bana büyük huzur ve denge verdiğinden, farklı çamurlar alıp onları tanımaya odaklandım. Ne ürün yaptığım bile önemini yitirdi hatta, daha çok deneyip yanıldığım ve daha az ürün çıkan bir dönemdeyim…
- Atölyeden hangi ürünler çıkıyor? Kişiye özel çalışmalar yaptığın oluyor mu yoksa koleksiyon şeklinde mi ilerliyorsun?
Atölyede bazen kendi deneme ve çalışmalarımı yapıyorum, bazen de siparişe özel ürün hazırlığı içinde oluyorum. Belirli bir koleksiyon hazırlama veya ürün yetiştirme, çoğaltma gibi bir çalışma modelim yok, içimden geldiği şekilde geçiyor atölyede geçen zaman… Ürün isteyen kişi ve mekanlar çoğu zaman genel isteklerini anlatıp, detay tasarım ve hazırlığı bana bırakıyorlar.
Bazen de ortak zevk sahibi olduğum mekan ve kişilerle beraber tasarlıyoruz; ihtiyacını ve hayalindekini anlayıp somutlaştırmaya çalışmak çok keyifli bir süreç oluyor.
- Özellikle son zamanlarda seramik ürünlere talep oldukça artmış durumda, bunu neye bağlıyorsun? Arz-talep meselesine mi yoksa sosyal medyadaki görünürlüğü mü?
Bana öyle geliyor ki, hızlanan dünyanın ve tüketim çılgınlığının tam aksine, yavaşlamaya, el üretimine ve bilinçli alışverişe karşı büyüyen güzel bir ilgi var. Hikayesi olan elde üretilmiş bir ürün kullanmak manevi bir haz veriyor.
Seramik de bu noktada, hem kullanım ömrünün uzunluğu, hem de emek barındırması ile çok ilgi görüyor. Tabii ki sosyal medya, küçük girişimcilerin kendilerini ifade edebilmesi ve yarattıklarını paylaşabilmesi için faydalı bir kanal oluyor.
- Seramik ürünlerle birlikte markalar da hızlı bir şekilde arttı. Bu artışın rekabeti nasıl etkilediğini düşünüyorsun?
Seramik ve rekabet kelimelerini aynı cümlede düşünemiyorum, en azından benim seramiği ele alma şeklimin dışında kalıyor… Bu sebeple bir yorum yapamayacağım.
- Tasarımlarının çıkış noktası nelere dayanıyor? Hikayeleri var mı? Bizimle paylaşabilir misin?
Genel olarak BluCeramics’in en öne çıkan özelliği, sadeliği…
Yaşam şekli olarak da sadeleşmenin değerine inanan biri olduğumdan, bu elimden çıkan ürünlere de tabii ki yansıyor. Aynı zamanda yavaşlamayı ve kusurluluğun güzelliğini hatırlatsın istiyorum. Ürünleri birebir aynı ve mükemmel formda yapmanın tam aksine, el izlerini ve doğal hallerini korumayı seviyorum. Müzik ve edebiyat hayatımın en önemli unsurlarından, bazı ürünlerin içinde şarkı sözleri ve şiirler de gizli…
- Nelerden ilham alıyorsun?
İskandinav kültürüne ve onların seramiği tasarlama şekline hayranım.
Covid öncesi dönemde, profesyonel işim gereği oralara çok seyahat ettiğimden, çok ilham bulduğumu söyleyebilirim. Seramik başlı başına doğal malzemelerden üretiliyor, bunun hep farkında olarak, doğanın kendisinden ve malzemelerden de çok ilham alıyorum.
Çamurun kendisi bazen nereye gitmek istediğine kendi karar veriyor gibi, ben aracı oluyorum,bu çok ilginç bir tecrübe… Ve merak, en büyük ilham kaynağım; çoğu zaman acaba ile başlayan bir deney, tasarıma dönüşüveriyor.
- Özgünlüğünü kaybetmemeyi ve beslemeyi nasıl beceriyorsun? Bunun için nasıl bir yol izliyorsun?
Aslında kendimi çok özgün bir seramikçi olarak hissetmiyorum, özgün sıfatı nadir bazı isimlere layık bence. Sadece sevdiğim veya ilgi duyduğum tarz, model ve renklerle ilerliyorum, ve sadece ortak zevk sahibi kişiler beğeniyor ve ilgi gösteriyor. Bu tarzın dışına, sipariş/talep gelse de çıkmıyorum; bunu korumayı ticari beklentimin öncelikli olmayışına borçluyum. Büyüme, daha çok adet yapma ve ‘satma’ gibi hedeflerim yok; hep keyif aldığım şekli ile kalsın ve sürsün istiyorum.
- Evde kalırken hobi ürünlere talep çok fazla arttı. Çoğu insan evde kendi başlarına bir şeyler üretmek için birçok şey denedi. Seramik de bunlardan biri. Evde hobi olarak seramiğe başlanabilir mi? Başlamak isteyenlere neler önerirsin?
Seramik birçok tekniği ve detayı olan, atölyede öğrenilmesi gereken bir hobi.
Ayrıca zaten son aşamada özel seramik fırınında pişmesi gerektiğinden, evdeki koşullar limitli kalabiliyor. Ancak, çamuru tanıma, biraz oynama keyif alıp almadığını anlamak için evde başlanabilir; bir ürün üretmekten ziyade, sadece malzemeyi keşfetmek o hissin size nasıl geldiğini anlamak mümkün.
- Sen karantina sürecini nasıl geçirdin? Markan için alternatif planlar yarattın mı?
Normalde çok seyahat eden, işlerin yoğunluğundan atölyede geçen zamanı limitli biri idim. Karantina dönemi, atölyemin de evimde olmasının avantajı ile, bana bolca zaman sağlamış oldu (iyi tarafından bakar isek) Çok deneme yapma şansım oldu. Markama dair farklı bir plan veya strateji yapmadım, ancak üretim sürecimi instagram kanalı ile paylaşmaya başladım, ve istediğim ancak daha önce vakit bulamadığım Local Makers’a ürün hazırlama şansım oldu.
- Covid-19 dönemi, yaşanılan süreç seni üretim konusunda ve alışkanlıklarında nasıl etkiledi?
Ben hem kişisel yaşantım hem de profesyonel iş alanım olarak, bilinçli tüketimi yayma ve çözüm üretmeyi seçmiş birisiyim. Bunun dünya düzeninin tersine bir yönde ve cesaret isteyen bir alan olduğunu biliyordum, ancak Covid dönemi bambaşka yönlerini de görmemi sağladı.
Çok acı bir şekilde olsa da, insanlığa neyin aslolan olduğunu, tüketim çılgınlığının ve hızlı yaşam’ın bedellerini ve eski düzenim normal olmadığını anlattı. Doğanın değerini hatırlattı. Tüm bunlar çok kıymetli farkındalıklar, umuyorum ki bir dönüşüme vesile olsun. Ben de bu süreçte öğrendiklerimle ve fark ettiklerimle bambaşka bakıyorum hayatıma ve eski bazı alışkanlıklara. Seramiğe olan bağım daha da arttı, bu nereye evrilir, yaşayarak ve akışa bırakarak göreceğim sanırım…
- Seramik öğrenmek isteyenlere, bu yolun başında olanlara, marka kurmak ve ürettikleri üzerinden gelir sağlamak isteyen butik üreticilere neler tavsiye edersin?
Seramiği öğrenmek isteyenlere öncelikle çamurla uzun uzun çabasızca vakit geçirmelerini, gerçekten keyif alıp almadıklarını iyice anlamalarını öneririm. Bu yolculuğa, bir hedef, iş modeli veya alternatif yaşam planı beklentisi ile başlamaktan ziyade, ilgi keyif ve tutku ile doğal olarak oraya varabilmeli.
Bir yorum bırak