Bu site, tarayıcınız için sınırlı desteğe sahiptir. Edge, Chrome, Safari veya Firefox'a geçmenizi öneririz.

Etik Hediye Seçim Rehberini İncele! - Şimdi Keşfet

        

Local Makers Yeni Gelenler - Şimdi Keşfet

        

Dönüşümün Büyüsü: Le Fond ile Atık Cam Şişeler Yeniden Hayat Buluyor

Size sıradışı bir hikayenin kapılarını aralıyoruz. Adını duyduğunuzda, sadece kelimelerin ötesinde bir dünyaya adım atacaksınız. Bu hikaye, öğretmenlikten sürdürülebilir tasarım ve atık dönüşümün büyülü dünyasına uzanan, fark yaratma yolunda ilerleyen Tuğçe'nin hikayesi. Le Fond'un yaratıcısı olan Tuğçe, atık cam şişelerin sıradanlığını, doğanın büyüsüyle harmanlayarak kendi markasını inşa etti. Bu röportaj, sürdürülebilirliğin derinliklerine yolculuk ederken, Le Fond'un nasıl doğduğunu ve iş dünyasına, tüketici alışkanlıklarına nasıl ilham verdiğini anlatıyor. Şimdi, gözlerinizi kapatın, sizi büyüleyen bu hikayeye adım atın ve Tuğçe'nin yolculuğunda bizimle birlikte keşfe çıkın!
  • Merhaba Tuğçe; seni tanımayanlar için okuyuculara kendinden bahsetmek istersen; neler demek istersin? Kendi markanı kurmaya hayatının hangi noktasında karar verdin?

Merhabalar; ben aslında mesleğini çok seven ve keyifle yapan bir öğretmenim. 12 yıl boyunca yabancılara Türkçe öğrettikten sonra kendimi birden burada buldum gibi geliyor ama sanırım çocukluğumdan beri atık ya da artık herhangi bir materyali dönüştürmeyi çok sevdiğim düşünülünce, bulunduğum yer çok da sürpriz olmadı. :) Kendi evimde bazen kutuları, bazen şişeleri, bazen de kumaşları dönüştürdüğüm çok zaman oluyor. Bununla birlikte doğa hayatımın oldukça önemli bir parçası ve günlük hayattaki tercihlerimi de rutinlerimi de doğaya elimden geldiğince az zarar vererek gerçekleştirmeye çalışıyorum. Ancak tüm vaktimizi evde geçirdiğimiz pandemi döneminde bu rutinlerimi yeterince uygulayamadığım ve evden çıkan atık miktarına şaşkınlıkla şahit olduğum bir süreç yaşadım. Sanıyorum bu işi ve markayı kurmamdaki en etkili şeylerden biri de buydu.  O dönemde hissettiğim hayal kırıklığı ve şaşkınlık, zamanla sorumluluk almam gereken bir soruna dönüştü. Kurumsal hayatı fazlasıyla sorguladığım bir zaman diliminde de, özellikle atık şişelerle neler yapılabileceğine odaklanarak araştırmaya başladım. Biraz heyecan, çokça kaygı, birkaç soru işareti derken 2023 yılının Ocak ayında şirket açılışının ilk adımlarını attım ve Nisan ayından beri de aktif olarak markayı yönetiyorum. Anlayacağınız gibi oldukça yeni bir marka Le Fond, heyecanla çıktığım bu yolda hala aynı heyecanla, inançla ve daha sürdürülebilir bir dünya hayaliyle çalışmaya devam ediyorum.

  • Le Fond'un hikayesinin temel taşı olan o "şişenin dibi" kavramının nereden geldiğini anlatır mısın? Bu kavram sana nasıl ilham verdi ve hikayenin temelini oluşturan kavram; marka kimliği ve ürünlerin tasarımına nasıl yansıyor?

“Le Fond” Fransızca’da “dip” anlamına geliyor ve “Le Fond de bouteille”deki gibi “şişenin dibi” şeklinde de kullanılıyor. Bu işi yapmaya karar verdiğimde, sürdürülebilir tasarım yolculuğuna tam da buradan, şişenin dibinden başladım. Şişelerden neler yapılabileceğini düşündüğüm noktada aklıma ilk gelen, şişe diplerinin bardak olarak kullanılabileceği ya da aynı formda içlerine mum doldurarak da oldukça keyifli bir ürüne dönüşebileceği olmuştu. Ancak şişenin dibi ile çıktığım bu yolda şişenin tamamını dönüştürme hayali her zaman önceliğim oldu. Şu an sadece şişenin diplerini değil tamamını ileri dönüştürdüğümüz, dipten başa yeniden doğuşu tasarladığımız bir yolculuktayız. Ürünlerimizin tamamında atıkların tekrar değerlendirilebilecek potansiyele sahip olabildiklerini göstermek için mümkün olduğunca kullanışlı ve şık tasarımlar yaratmaya çalışıyoruz. Bu nedenle “Le Fond” kavramının bu markanın doğuşunu çok güzel özetlediğini düşünüyorum. Markamızın kimliğini de tam olarak bunun üzerine konumlandırdık aslında; “artık dip paylaşımın, keyfin, neşenin sonu değil, yeniden başlaması bizim için.”

  • Le Fond'un ürünleri, kullanılmış cam şişelerin ileri dönüştürülmesi yoluyla ortaya çıkıyor. Atık cam şişeleri toplamak ve ileri dönüştürmek fikri nasıl ortaya çıktı? Bu cam şişelerin önceki hayatları veya geçmişleri hakkında daha fazla bilgi verir misin? Bu fikri uygularken karşılaştığın zorluklar nelerdi?

Aslında az önce de bahsettiğim gibi, bu süreçte elbette yaşam tarzım etkili oldu ama en önemli payın pandemi sürecinde çıkarttığımız atık miktarına şahit olmak olduğunu düşünüyorum. Özellikle kendi evimizden çıkan cam şişe sayısı o kadar fazlaydı ki, evde vazo, yağdanlık vb yöntemlerle değerlendirmenin de yeterli olmadığı bir noktaya ulaşmıştı. Açıkçası oturduğum bölgenin belediyesi geri dönüşüm konusunda oldukça iyi çalışıyor ancak cam hem pahada hem de tartıda ağır bir materyal olması sebebiyle sonsuz kere dönüştürülebilmesine rağmen dönüşümü konusunda zorlukları hiç de az olmayan bir materyal ve bu konuda yerel yönetimler de oldukça yetersiz kalabiliyor. Sanırım bu noktada bir sorumluluk hissetmek ve araştırdığımda birçok tasarım fikri olabileceğini görmek beni buraya getirdi. Bireysel olarak her birimiz elimizden geldiğince atıkları dönüşüm kutularına atıyor, evimizde farklı amaçlarla tekrar kullanıyor ya da bir şekilde dönüştürülmesine katkı sağlıyoruz ancak özellikle işletmelerden çıkan atık sayısını düşündüğünüzde dehşete kapılmamak mümkün değil. Atık şişeleri toplamak fikri de tam bu noktada başladı aslında. Her birimiz kafeye, restorana, bara, otele gidiyor ve buralarda da hala tüketmeye devam ediyoruz. Ancak tükettiklerimize sonrasında ne olduğuna dair çoğu zaman bir fikrimiz yok. Ne yazık ki ülkemizde atık yönetimi süreci de çok iyi işlemediğinden bir noktada atığın en fazla çıktığı yerleri yani işletmeleri bu sürecin içerisine dahil etmek fikri bana çok mantıklı geldi. Bu sebeple de işe ilk olarak işletmelerin cam atıkları ne yaptıklarını öğrenmeye çalışarak başladım. Tabii ki edindiğim bilgiler beni çok da mutlu etmedi. Belediyeyi de arayarak cam atıkların dönüşüm süreci hakkında bilgi aldıktan sonra burada ciddi bir açık olduğunu ve yapılabilecek çok fazla şey olduğunu gördüm. Tabii ki burada en önemli soru, atık şişeleri nasıl toplayacağımızdı. Ne yazık ki birçok işletmenin bu gibi atıkları depolayabilecekleri yeterli alanları yok. Dolayısıyla gün sonunda çıkan atıkların tamamı ayrıştırılmadan çöp kutularına gidiyor. Benim de en çok zorlandığım konu işletmeleri cam atıklarını çöpe atmayıp depolamaları konusunda ikna etmek oldu. Birçok işletmeden maalesef geri çevrildiğim oldu ancak nihayetinde bu konuda benim gibi hassasiyeti olan iki işletme sahibiyle tanıştım ve kendilerinin de şişe partnerliği konusundaki destekleriyle atık şişeleri toplamaya başladık. Tüm bu süreçten anlayabileceğiniz gibi aslında Le Fond ürünlerine dönüşen her bir şişe herhangi birimizin, herhangi bir zaman diliminde, herhangi bir restoranda tükettiği şişeler olabilir. Her biri öncesinde bize keyif veren bir içeceği muhafaza ediyordu, şimdi ise günlük hayatta kullanabileceğimiz ürünlere dönüşerek hayatlarına devam ediyorlar diyebiliriz. :)

  • Biraz üretim sürecinden de bahsedebilir misin? Atık şişelerin toplanmasından nihai ürünlere dönüşene kadarki süreç nasıl gerçekleşiyor?

  • Anlaşmalı olduğumuz restoranlardan topladığımız atık şişeleri dezenfekte edip temizlemek bu süreçteki ilk ve en zorlu aşamamız. Kimi zaman oldukça inatçı etiketlerle karşılaştığımız ve zorlandığımız zaman oluyor ancak nihayetinde temizlenen şişeleri anlaşmalı olduğumuz cam ustamıza teslim ederek istediğimiz tasarımlara uygun olacak formlarda kestiriyoruz. Soğuk cam atölyesine giren şişeler toplamda 5 farklı makine ve aşamadan geçiyor. Şişeler öncelikle istenilen form ve ölçülerde kesiliyor, kesilen kısımlar pürüzlerini gidermek adına törpüleniyor, törpülenme işleminin daha pürüzsüz olabilmesi için şerit zımparada tekrar bir işlemden geçiyor, sonrasında kalan küçük pürüzleri yok etmek için çamur ile cilalama yöntemi uygulanıyor, iç kısımlarda kalan çapakların da temizlenmesi ve ürünün gıda kullanımına ve günlük kullanıma uygun hale gelebilmesi için de son kez törpüleniyor. Basit bir kesim işlemiymiş gibi görünen bu süreç aslında oldukça uzun ve meşakkatli olabiliyor. Kesim sonrası gerekli olan her türlü etiketleme, paketleme, mum doldurma, ahşap kapak ve altlık üretimi gibi süreçlerin tamamı da yine aynı sürdürülebilirlik anlayışıyla işlemeye devam ediyor ve keyifle kullanabileceğiniz mum, mumluk, kürdanlık, kavanoz, vazo, bardak vb ürünlere dönüşüyor.

    "Ben dünyanın ve kendi içinde bizden bağımsız akıp giden düzeninin hayranıyım."

    • İleri dönüşüm ve sürdürülebilirlik senin için neden bu kadar önemli? Bu değerleri işinin merkezine nasıl yerleştirdin?

    Ben dünyanın ve kendi içinde bizden bağımsız akıp giden düzeninin hayranıyım. Bu düzenin bizim için değil bize rağmen hala işliyor olması gerçeği bir yandan rahatlatıcıyken bir yandan da oldukça rahatsız edici. Bize rağmenliğin içinde ufacık da olsa fayda sağlayabileceğime inandığım bir yol varsa bu sürdürülebilirlik anlayışından geçiyor. Sürdürülebilirliğin en önemli parçalarından birinin de ileri dönüşüm olduğuna inanıyorum. Tüketmenin bu denli arttığı bir dönemde, bir nesneye bir şans daha vermek ya da onu tekrar hayata kazandırmak tartışmaya ihtiyaç bırakmayacak kadar önemli bir mesele. Her şeyi sıfırdan üretip her defasında kaynakları tüketmektense var olanı tekrar kullanmanın yollarını bulmanın rahatlatıcı bir tarafı olduğunu düşünüyorum ve bu da düşünebilen tek canlılar olarak bizim sorumluluğumuzda. Dolayısıyla yaptığımız işin merkezinde, bir atığın sadece bir atık olmadığını anlatmak, dönüştürülmüş ürünlerin aslında çöp değil aynı oranda kullanışlı ve yeri geldiğinde şık ya da lüks olabileceğini göstermek ve nihayetinde bireyleri ileri dönüştürülmüş ürünler kullanmaya teşvik etmek var. 

    • Sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm değerlerin, Le Fond ürünlerinin yaratım sürecinde nasıl kendini gösteriyor? Markanın arkasındaki üretim ekibi ve işbirlikçilerin; Le Fond'un değerlerini ve misyonunu nasıl yansıtıyor? 

    Üretimden gönderim sürecine kadar her bir aşamada çevreye duyarlı adımlar atmaya özen gösteriyoruz. Tüm ürünlerimizde %100 doğal içerikler, ahşap, çevre dostu malzemeler ve geri dönüştürülebilir materyaller kullanıyoruz ve tüm gönderimlerimizi plastiksiz kargo anlayışı ile gerçekleştiriyoruz. Bununla birlikte gerçekleştirdiğimiz tüm iş birliklerinde, birey ve işletmelerin çevreye karşı hassasiyeti bizim için ön planda ve anlaşmalarımızı bu çerçeve içerisinde gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Tabii ki bu süreçte gidilmesi gereken ve gidilebilecek çok yol olduğunun da farkındayız, amacımız mümkün olduğunca çok atık şişeyi çöpe gitmekten kurtarmak ve daha sürdürülebilir bir dünya hayaliyle ürünlerimizi geliştirebilmek. 

    • Le Fond'un sosyal sorumluluğu ve çevre bilinci açısından iş dünyasına ve tüketici alışkanlıklarına nasıl ilham verdiğini düşünüyorsun? Müşteri geri bildirimlerinin veya deneyimlerinin markanın evriminde nasıl bir rol oynadığını anlatabilir misin? 

    Le Fond markası olarak atık şişeleri işletmelerden toplamayı düşünmemizdeki en büyük neden tüketimin en çok gerçekleştiği, atığın en çok çıktığı yerleri sürece dahil etmeyi istememizdi. Bu sayede bireylerle birlikte iş dünyasında da sürdürülebilir ve ileri dönüştürülmüş ürünlere olan ilgiyi artırabileceğimize çok inanıyoruz. Bir restoranın masasında gördüğünüz mumluk, kürdanlık, vazo gibi dekoratif objeleri atık şişelerden elde etmek mümkün ve bunu üreterek işletmelerin de kullanabileceği yeni bir alternatif yaratmış oluyoruz. Ancak bunu iş dünyasına pazarlamak da bir o kadar zor, çünkü bu dünyada şıklık, marka, lüks vb konular daha ön planda ve ne yazık ki dönüştürülmüş ürünlerin bu özellikleri taşıyamayacağı inancı en çok iş dünyasında yaygın. Le Fond ürünleri ile bu algıyı kırabileceğimize eminiz, çünkü atık dönüştürmek sadece hobi olarak kalması gereken bir aktivite değil. İleri dönüşüm de bir üretim ve sıfırdan tasarlanıp üretilmiş bir ürünle aynı özellikleri tabii ki taşıyabilir. Bunların tamamı tüketici alışkanlıkları için de geçerli; en basitinden bir bardak satın alırken bile dönüştürülmüş bir ürünün diğerinden hiç de farklı olmadığını görmek tüketicinin alışveriş alışkanlıklarını da etkiliyor ve bu dalga sadece bir bardak ile başlayıp belki de hayatın tüm alanlarına yayılmaya başlıyor. Ürünlerimizi alıp kullanan tüketicilerden genellikle “Bu hiç dönüştürülmüş bir ürün gibi değil, çok şık duruyor.” gibi yorumlar geliyor, bu iyi mi kötü mü bilemiyorum ☺ Ürünlerimizin dönüştürülmüş özelliklerde olması bizi rahatsız eden değil aksine sevindiren bir konu. Dolayısıyla hem dönüştürülmüş, hem estetik, hem de şık bir ürün üretebilmiş olmaya odaklanıyoruz. Bununla birlikte bazen tüketicilerimizden şişelerden dönüştürülebileceğini düşündükleri tasarım fikirleri de geliyor ve bunların üretilip üretilemeyeceğini gerçekten de deniyoruz. Dolayısıyla alışkanlıklarını değiştirmeye odaklandığımız tüketicilerin ihtiyaçlarını da tam anlamıyla karşılayabilecekleri ürünler ortaya çıkarmak bizim için oldukça önemli.

    "Yola çıkmak devamını getirebilmekten daha öncelikli bir meseleydi benim için..."

    • Sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlik konularında başka girişimcilere veya markalara ilham olması için özellikle kadınlara tavsiyelerin neler?

    Ben ne tasarımla, ne üretimle, ne de sürdürülebilirlikle ilgili bir meslekten geliyorum ve bu süreçte bunların hiçbirinin önemli olmadığını bizzat deneyimledim. Tabii ki yapacağınız işe karakteriniz, alışkanlıklarınız, beklentileriniz fazlasıyla etki ediyor, ancak ne iş yaptığınız ve nereden geldiğiniz bundan tamamen bağımsız bir konu. 

    Girişimci olmak uzun bir yolculuk bana kalırsa, ben de daha çok başında olduğumu düşünüyorum. Dolayısıyla vereceğim tavsiyeler kimde nasıl bir yer bulur bilemiyorum ama yola çıkmak devamını getirebilmekten daha öncelikli bir meseleydi benim için. Ülke ekonomisini düşündüğümüzde sadece bir iş fikrine sahip olmak tabii ki girişimci olmak için yeterli değil; özellikle sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlik söz konusuysa, fikrinizin gerçekten bir şeyleri değiştirebileceğine öncelikle sizin inanmanız gerek. 

    Bence bir iş fikrini hayata geçirebilmenin en önemli anahtarlarından biri de işin mutfağını öğrenmek. Üretim sürecine bir şekilde dahil olan, ürünün geçtiği aşamalara hakim olan, en azından konu hakkında araştırma yapıp bilgi sahibi olan bir kadın girişimci zaten bilgi ve özgüveniyle markasına da kendine de bir yer edinecektir diye düşünüyorum. 

    Son olarak naçizane şunu da eklemek isterim ki; kadın girişimci olmak beraberinde birçok engeli getirse de bu süreçte destek bulabileceğiniz çokça oluşum da mevcut. Dolayısıyla bu oluşumlardan destek almaktan, başkalarından yardım istemekten, iş birlikleri yapmaktan çekinmemek gerek. Benim bu bağlamda verebileceğim en önemli tavsiye de cesaret etmek ve sabretmek olur sanırım. Bu yol uzun ve meşakkatli, ancak inandığınız bir işe emek verip cesaret ettiğiniz ve en önemlisi sabrettiğiniz sürece karşılığını alabileceğinize inanıyorum.

     

    Bir yorum bırak

    Lütfen unutmayın, yorumlar yayınlanmadan önce onaylanmalıdır.

    Alışveriş Sepeti

    Satın alınabilecek başka ürün yok

    Sepetiniz şu anda boş.