Bu site, tarayıcınız için sınırlı desteğe sahiptir. Edge, Chrome, Safari veya Firefox'a geçmenizi öneririz.

Etik Hediye Seçim Rehberini İncele! - Şimdi Keşfet

        

Local Makers Yeni Gelenler - Şimdi Keşfet

        

Gerçek Değer, Etik Duruştan Doğar

Merhaba, hoş geldin.

Aramıza yeni katılan herkese içten bir merhaba.

Burası sadece üreticilerle türeticilerin değil, aynı zamanda değerlerin, fikirlerin ve duruşların da bir araya geldiği bir alan.

Local Makers olarak biz yalnızca “güzel” olanın değil, adil olanın da izini sürmeye çalışıyoruz.

Türkiye’nin içinden geçtiği zor zamanlarda, hepimiz adalet, hakikat ve vicdanla sınandık.

Bu süreçte pek çok marka ve kişi kendi diliyle, kendi mecrasından bir duruş göstermeye çalıştı. Ama biliyoruz ki bazen en çok, sessizlik konuşur.

Biz; sadece üretim süreçlerine değil, bu süreçlerin taşıdığı değerlere de kulak vermeyi seçtik. Çünkü bir markanın estetikle kurduğu ilişki, etikle desteklenmediğinde, geriye sadece bir görüntü kalır.

Ve biz, görünmek için değil; görmek, duymak ve anlamak için buradayız.

Bilinçli tüketim kavramı da zamanla sistemin içine yedirildi.

Ne yazık ki “anlamlı hikâye”ler, yalnızca satın alma dürtüsünü artıran araçlara dönüştü.

Ama biz bu hikâyelere yalnızca bakmak için değil, bağ kurmak için yaklaşıyoruz.

Bugün sana bir yazı bırakıyoruz:

“Anlamın Bedeli”

Bir ürünün arkasında ne olduğunu, bir markanın ne zaman sessiz kaldığını, bir tüketicinin ne zaman güçlü olduğunu sorgulayan bir yazı.

Güzelliğin, adaletin karşısında sustuğunda neye dönüştüğünü anlatan bir çağrı.

Birlikte düşünmek, birlikte dönüşmek dileğiyle.

Hoş geldin.

Sesin, duruşun, varlığın iyi geldi.

...

Her şeyin bir hikâyesi olduğuna inandırıldık.

Bir tabaktan, bir çantadan, bir desenin içinden geçerek hayata dokunduğumuzu söylediler.

Emeğin izini taşıyan ürünlerle kurduğumuz bağın, bizi daha “hakiki” yapacağını umduk.

Ama bizden gizlenen şuydu:

Hikâye, artık bir ürünün parçası değil; ürünün pazarlama stratejisiydi.


İnsan, anlam arar.

Ve anlam, modern çağda raflara kondu; etik etiketlerle, sürdürülebilir kutularla ve hikâyesi “anlatılmış” objelerle…

Ama biz hâlâ soruyoruz:

Bir hikâyeyi anlatmak, onu yaşamakla aynı şey midir?

Bazı markalar, adaletin estetiğini giyinir.

Ama o estetik, sessizlikle birleştiğinde neye dönüşür?

Yalnızca “anlamlı görünmek” adına kolektif kelimeleri tüketen her yapı…

Bizden yalnızca paramızı değil, vicdanımızı da talep ediyor.

Ve biz farkında olmadan bir sessizliğin müşterisi oluyoruz.

Bir ürünün üzerimize iyi oturması için kumaşı değil, hikâyesi dikiliyor artık.

Ama o hikâye kaç kişiye ait?

Kaç kişiye aitmiş gibi anlatılıyor?


Zygmunt Bauman, modern bireyin artık bir “ürün” değil, bir “anlatı” olduğunu söyler.

Ama bu anlatı, kendi sesimiz mi?

Yoksa satın aldığımız markaların, bizde yankılanan yankısı mı?

 

Kendi hikâyemiz yerine başkalarının kurduğu kurguları giyiyoruz.

O kurguların içinde iyilik var, dayanışma var, yerellik var, emek var.

Ama haksızlık olduğunda yalnızca sessizlik var.

Bu sessizlik markaya yakışmaz, çünkü estetiğin taşıyamadığı yük etik olur.

Ve etik, yalnızca gösterilen değil, sürdürülen bir şeydir.

Estetik bir fotoğraf gibi değil; bir duruş gibi yaşanır.


Bir markayı iyi yapan şey, ürününün güzelliği değildir.

Bir markayı iyi yapan, o güzelliğin hangi karanlığa karşı konuştuğudur.

Jason Hickel’ın dediği gibi, büyüme fikrinden vazgeçmek gerekir.

Ama sadece doğayla kurduğumuz ilişki için değil.

Anlamın da büyümesine, şişirilmesine, köpürtülmesine karşı durmalıyız.

 

Az ama gerçek.

Sessiz ama net.

Az gösterişli ama derin.

Bir hikâyeyi yüzlerce kez anlatmak yerine, bir kere gerçekten yaşamak.

Uygar Özesmi ve Selin Gücüm’ün İyi Şirket’te bahsettiği gibi, “iyi” olmanın ölçüsü artık sürdürülebilirliğin ötesinde bir yerde:

İlişkide.

Kurulan ilişkide.

O ilişkiyi kriz zamanlarında koruyabilmekte.

Sosyal medya sessizliğinde değil; sosyal adalet karşısında yüksek sesle durabilmekte.

İyi şirket, sadece doğa dostu üretim yapmaz.

Aynı zamanda vicdanla üretir.

Ve o vicdan, yalnızca üründe değil; tutumda da görünür olur.

Bu yüzden her ürün, yalnızca bir seçim değil; bir tanıklıktır.

Bir ürünü satın aldığımızda, onun ardındaki emeğe, sessizliğe, duruşa ya da kayıtsızlığa da ortak oluruz.
Giydiğimiz, kullandığımız, paylaştığımız her şey; sadece kim olduğumuzu değil, neyi görmezden geldiğimizi de gösterir.

Türetici olmak artık bir eylem değil, bir sorumluluk.
Ve bu sorumluluk, sadece ‘iyi’yi seçmekle değil, sessizliğe razı gelmemekle başlar.
Çünkü bir ürün ne kadar güzel olursa olsun, adalet sustuğunda o güzellik yalnızca boş bir şekildir.

Biz bu sessizliğin müşterisi değil, sorumluluğunu taşıyan sesi olmak istiyoruz.
Ve birlikte olduğumuz her kişiyle bu sesi büyütmek.

Local Makers, tam da bu yüzden var.
Yalnızca üretimi değil, değerleri de görünür kılmak için.
Görünmek için değil, görmek, duymak ve hatırlamak için.

Şimdi yeniden soralım:
Bu ürün ne anlatıyor?
Ve anlatmadığı şey, aslında neyi açığa çıkarıyor?

Bir yorum bırak

Lütfen unutmayın, yorumlar yayınlanmadan önce onaylanmalıdır.

Alışveriş Sepeti

Satın alınabilecek başka ürün yok

Sepetiniz şu anda boş.